Atalarımızdan Kalan Sözlerin Hikayeleri
Atasözleri hikayeleri, tıpkı deyim hikayeleri gibi çok eski zamanlarda gerçekten yaşanmış veya öyle rivayet edilegelmiştir. Eski zamanlarda insanların karşılaştığı olaylar, içinde bulunan durum karşısında söylenen zekice, özlü ve mecazlı sözler kalıplaşarak insanların sıkça kullandıkları sözler hâline gelmiştir. Bu hikâyeler yakıştırma da olabilir; nitekim efsanevi konuların doğruluğu tartışmaya açıktır. Fakat yakıştırma bile olsa, bu hikayeler dikkate değerdir. İşte devamlı kullanılan fakat hikayeleri bilinmeyen o atasözlerinden birkaçı…
Acele işe şeytan karışır.
Hikayesi:
Şam’da bir bey yaşarmış ve bu beyin harika sese sahip bir kölesi varmış. Bey kölesini sık sık alışverişe yollarmış, fakat köle ise her seferinde eve geç dönermiş. Eve geç dönmesinin altında, kölenin güzel sesine bayılan, köleyi kolundan bacağından tutan ve zorla şarkı söylettiren bu yüzden de eve geç kalmasına yol açan çarşı esnafı yatarmış. Bey bir gün tekrardan köleyi çarşıya testi almaya yollamış ve bizim köle yolda gittiği sırada bir kervana denk gelmiş. Şans mı desek yoksa uğursuzluk mu siz karar verin: Köleyi o güzel sesinden dolayı kim tanımaz ki, kervanın içindekiler onu hemen fark etmiş ve Mısır’a gittiklerini, kölenin de onlara eşlik etmesini istediklerini söylemişler. Köle beyine çok sadık olmalı ki, anında ”olmaz” yapmam gereken işler var demiş.
Kervandakiler ise ona kulak asmayıp zorla yanlarına alıp Mısır’a doğru yola çıkmışlar. Burada bir yıl kalmışlar ve daha sonra Şam’a geri gelmişler.
Sadık kölenin aklına, ardından 1 sene geçmesine rağmen Bey’inin sipariş ettiği testi düşüvermiş. Testiyi satın alan köle sanki aradan 1 sene geçmemiş gibi koşarak eve gittiği sırada ayağı takılmış ve yere düşmesiyle birlikte testi de parçalanmış. Ağlayan kölenin ağzından birden ”acele edersen böyle olur, acele işe şeytan karışır” sözleri dökülüvermiş.
Lafla peynir gemisi yürümez.
Hikayesi:
Rivayete göre bir zamanlar İsatnbul’da, Edirneli Aksi Yusuf adında bir peynir tüccarı var imiş. Madrabaz ve cimri birisi olup Trakya’dan getirttiği peynirleri İstanbul’da satar, artanını da deniz yoluyla İzmir’e gönderirmiş. İzmir’de peynir fiyatları yükseldikçe elinde ne kadar mal varsa gemilere yükletir ama navlunu peşin vermek istemeyerek, kaptanları yalanlarıyla oyalar durur, “Hele peynirler sağ salim varsın, istediğin parayı fazlafazla veririm.” diye vaatlerde bulunurmuş. Birkaç kez aldanan tüccar gemi kaptanlarından birisi, yine İzmir’e doğru yola çıkmak üzere iken diklenmiş:
-Efendi tayfalarıma para ödeyeceğim. Geminin kalkması için masarifim var. Navlunu peşin ödemezsen Sarayburnu’nu bile dönmem.
Aksi Yusuf her zamanki gibi:
– Hele peynirler salimen varsın… demeye başlar başlamaz gemici.
– Efendi, lafla peynir gemisi yürümez. Buna kömür lazım, yağ lazım.
Aksi Yusuf parayı ödemiş. O gün akşama kadar şu bir tek cümleyi sayıklayıp durmuş.
– Lafla peynir gemisi yürümez atasözü günümüze kadar ulaşmış.
Damlaya damlaya göl olur.
Hikayesi:
Söylenen bir rivayete göre:
Bir baba ve babasının verdiği harçlıklarla para biriktirmeye çalışan bir çocuk arasında geçen bir hikayedir.
Babasının az az harçlık vermesinden yakınan çocuk, bu verdiğin harçlıklar almak istediğim şeylere yetersiz geliyor demiş. Babası buna karşılık ‘Verdiğim harçlıkları bir kerede harcama, biriktirerek amacına ulaşmayı dene’der.
Çocuk babasının ne demek istediğine anlam veremez, bu yüzden babası olayı kavraması için çok güzel bir örnek verir: Evlerinin karşısında bulunan gölü göstererek,”Oğlum, göle bak bu bir günde değil, yağmur damlalarının birikmesiyle meydana geldi, yani demek istediğim şu ki sen de harçlıklarını bu şekilde biriktirebilirsin” der.
O zamandan beri yağmur damlalarının birikip büyümesi durumu insanlara ilham kaynağı olmuş ve küçük şeylerin birleşmesi durumuna bu atasözünü ”Damlaya damlaya göl olur” uygun görmüşlerdir.