Umberto Eco’nun Gözünden İstanbul
İtalyan yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür Prof. Dr. Umberto Eco, İstanbul’un dünyanın en etkileyici şehirlerinden biri olduğu söyledi. Eco, “İstanbul, dünyada gördüğüm en güzel dört şehirden biri. Roma, Rio de Janerio, New York ve İstanbul. Bu dört şehre derin entelektüel duygular besliyorum” dedi. Eco, Türkiye’yi de “Sanki devamlı bölünmüş olmaya mahkûm edilmiş, nereye gitmesi gerektiğini hiçbir zaman bilemeyen bir ülke gibi” sözleriyle nitelendirdi.
‘Türkiye, sanki devamlı bölünmüş olmaya mahkûm edilmiş’
Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasında bir köprü işlevi gördüğünü söyleyen Eco, “Ülkeniz bir köprünün kaderindeki bütün şanslara da kusurlara da sahip” diye konuştu. “Orhan Pamuk’un kitaplarını okumak bile eski geleneksel yapı ile Avrupalı olma hevesi arasındaki süregiden gerilimleri anlamak için yeterli” diyen Eco şunları dile getirdi:
“Sanki devamlı bölünmüş olmaya mahkûm edilmiş, nereye gitmesi gerektiğini hiçbir zaman bilemeyen bir ülke gibi Türkiye. Bilemiyorum. Ama izlenimim o ki; çoğu Türk insanı bir yandan Avrupalı olmak istiyor ama bir yandan da geleneklerinden vazgeçmek istemiyor.
Konstantinapol’ü hiç görmemiştim ve aslında Bizans tarihine de hiç alışık değildim. Biliyor musunuz ki bazı kitapları bazı yeni yerleri keşfetmek için kullanırım. İşte Baudolino’da da öyle oldu, Konstantinapol’e gitmeye karar verdim. O sırada pek çok Bizanslı seyyahın kitaplarını buldum okudum. İtalya’da çok ünlü bir yazar olan Edmondo De Amicis’in Konstantinopol üzerine yazdığı kitap beni çok etkiledi. Aslında İtalya’da meşhur olmasının nedeni hep mutlu şeylerden bahseden korkunç bir çocuk kitabıdır. Ama adam iyi bir gazeteci, 1860’lardaki Konstantinapol’ü çok iyi anlatmış. Onu okudukça İstanbul’a aşık oldum. Sonraki süreçte de zaten İstanbul’un dünyadaki en güzel dört şehirden biri olduğuna ikna oldum.”
Sonraki süreçte de zaten İstanbul’un dünyadaki en güzel dört şehirden biri olduğuna inandım.” Araştırmaları için seyahat etmeyi seven yazar, “İstanbul’a yolculuk, geçmişten günümüze kendine özgü kurallarıyla yazınsal bir tür oluşturur. Belki de bunun nedeni bazı kentlerin kişiyi uzaktan tasvir etme imkânı vermeden birdenbire içine alıvermesi ve bazılarınınsa kendini sakınmadan yaklaştıkça yavaş yavaş ortaya koymasıdır. İstanbul kuşkusuz ikinci tip kentlerden biri.’’ olarak nitelendirdi.
Bir şehri keşfetmenin en iyi yolunun sokaklarında kaybolmaktan geçtiğine inanan Umberto Eco, bu yöntemle İstanbul’da hayal ettiğinden çok daha fazlasını bulduğunu söyler. O, İstanbul’daki uzun yürüyüşlerini şöyle anlatır: “Galata Kulesi’nin çevresinde hayallere dalarak kuzeydoğuya doğru tırmanırken semazenlerin sema ayinlerini görebildim.