Spinoza Ve Kendisine Hayran Bırakan Sevinci
Spinoza, Hollanda’da ticaretle uğraşan bir Safaradi Yahudi ailenin oğlu olarak doğdu. Ailesi Yahudi olduğu için Portekiz’den engizisyonun baskıları dolayısıyla kaçıp önce Nantes’a sonra da Amsterdam’a gelmişlerdi. Bilimsel buluşların, dinsel bölünme ve çatışmaların, siyasal değişikliklerin ve felsefi gelişmelerin yoğun olduğu bir sırada Hollanda’da yaşadı.
Spinoza Amsterdam’da, Portekiz Yahudi cemaatinde büyümüştür. İbrani kutsal kitabının doğruluğu ve Tanrı’nın doğası hakkında çok tepki çeken fikirler geliştirmiştir. 23 yaşındayken, kendi ailesi de dahil Yahudi cemaati tarafından dışlanmıştır. Kitapları daha sonra Katolik Kilisesi’nin yasaklılar listesine girmiştir. Çağdaşları tarafından sıkça ateist olmakla itham edilse de, yapıtlarının hiçbirinde tanrının varlığını reddetmemiştir.
Çok erken yaşlarda, her türlü yaşamsal sorunla mücadele ederek felsefesini oluşturmaya çalışmış ve kuşkusuz bunda da başarılı olmuştur.
Spinoza, bireyi sevince dönüşmekten alıkoyan en önemli şeylerin başında bazı gizli varsayımlarımızın geldiğini ve bunları anlamanın dönüştürücü etkisinin yeterli olacağını vurguluyor. Yaşamlarımız, ne zaman oluştuğunu bilmediğimiz varsayımlarla bezeli olduğundan, pek çoğunun farkında bile olmamamızdan yakınıyor. Sevince dönüşme yolculuğunda yapılması gereken ilk şeyin varsayımlarımızın farkında olmaya başlamanın önemini vurguluyor.
Spinoza’nın Sevinç Kavramı
Spinoza sevinçli, coşkulu, erdemli, güçlü ve hakikat duygusuyla yakından ilişkili bir dünya görüşü teklif ediyor. Spinoza öncelikle hepimizi mevcut dünya görüşlerimizle hesaplaşmaya çağırıyor.
Başkalarının mutluluğunu izlerken sadece olumlu kısımları beynimizde not ettiğimizi, kıskanarak baktığımız herkesin aslında yaşadığı, yaşayacağı gündelik veya hayati önem taşıyan sorunları olduğunu göz ardı ettiğimizi ısrarlar bize anlatmaya çalışıyor.
Gerçekten de başkalarının mutlu bir yaşam sürdüğünü söylediğimizde onun yaşamındaki anlık, günlük, haftalık ya da belli bir dönemlik ızdırap, çile ya da kederlerini yok sayarak konuşmuş oluruz.
Spinoza’ya göre “sevinç” kavramı canlı-cansız tüm varlıkların var olma çabasıdır.
Bu basitçe Doğa/Tanrı’yı kavramaktır. Spinoza için Doğa/Tanrı evrendeki tüm karşılaşmaların bütünsel olarak kavradığımızda, bunu pratiğe döktükçe sevinci yakalama olanağımız artıracaktır. Hatta belki de mutluluk kaçınılmaz olacaktır.
Çünkü; mutlu olmak sandığımızdan zor değil, mutsuz olmak ise hayli kolay…