Öğrenilmiş Çaresizlik Deneyi (Learned Helplessness Experiment)
1965 yılında Seligman’ın yaptığı bu deneyde, denek olarak kullandığı köpekleri kısa aralıklarla elektrik şoklarına maruz bırakmıştır. Laboratuvardaki bu köpekler, kaçamadıkları ve engelleyemedikleri bu durum sayesinde çaresizliği öğrenmişlerdir. Daha sonra deneyin ikinci aşamasında klasik kaçınma eğitimine geçilmiştir.
Normal şartlar altında, bu eğitim sırasında kutucuklardan birinin zeminine uygulanan elektrik şoku; zil, ya da bir ışık kaynağıyla beraber koşullandırılarak hayvanın diğer kutucuğa zıplaması ve elektrik şokundan kaçınması öğretiliyor. Martin Seligman, kendi deneyinin sonuçlarına dayanarak, 1974’te depresyonun bilişsel açıklaması için ‘öğrenilmiş çaresizlik’ teorisini önermiştir. Bu teoriye göre, depresyon bir kişinin negatif durumlardan kaçma girişimleri başarısız olduğunda gerçekleşir. Seligman, öğrenilmiş çaresizlik duygusunun, bireyin harekete geçmektense boş vermesine, bir işi öğrenmeyi ertelemesine ve depresyon ya da kaygı gibi duygusal sorunlar yaşamasına yol açarak bireye zarar verdiğini belirtmektedir.
Örneğin, öğrenilmiş çaresizlik yaşayan bir birey, birkaç sigara bırakma denemesinin başarısız olmasından sonra denemeyi bırakmış, sonsuza kadar içici olarak kalacağını kabul etmiş olabilir.
Öğrenilmiş çaresizlik temel olarak kişinin inançlarında yer üç kavramı içermektedir. Bunlar; kalıcılık, kapsayıcılık ve kişiselleştirmedir. Öncelikle kişi durumun kalıcı olduğuna inanmaktadır. Örneğin bir arkadaşı ona kızdıysa, kişi arkadaşının onunla bir daha asla arkadaş olmayacağını düşünebilir. Kapsayıcılık ise kişinin içinde bulunduğu durumu genellemesidir, diğerlerini de kapsayan hale getirmesidir.
Örneğin,kişi bir arkadaşının onu partiye davet etmemesini ‘beni kimse sevmiyor’ olarak yorumlayabilmektedir. Son olarak kişiselleştirme, kişinin negatif durumları ya da aksaklıkları herhangi bir dış etken ya da kötü şans olarak görmek yerine tamamen kendi suçuymuş gibi görmesini ifade etmektedir. Kişinin hatalarından ders çıkarması önemli olmasına rağmen, sürekli olayları kendi suçuymuş gibi görmesi kendine güvende sıkıntılar yaratabilmekte ve depresyona neden olabilmektedir.