Sanayi Devrimi Ve Bize Bıraktığı Miras…
Sanayi Devrimi, makineleşmenin başlaması ve buharlı gibi sanayi için gerekli güç kaynaklarının keşfedilmesi nedeni ile 18. Yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’de başlamıştır. Bu devrim, üretim yapısında ve ülke ekonomisinde büyük ve köklü bir değişim yaratmıştır. İlk olarak İngiltere’de başlayan devrim daha sonra Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’ya yayılmıştır. İlk olarak demir – çelik sektöründe ve tekstil sektöründe başlayan devrim sırayla tüm sektörlere yayılmıştır.
Sanayi Devrimi’nin yaşanmasına, Avrupa nüfusunun hızlı artışı, sömürgecilik, teknolojik ilerlemeler ile üretilen buharlı makineler, girişimciliğin ve ticaret hukukunun gelişmesi, sanayi yatırımlarının artması, Kapitalizmin gelişmesi, ekonomik ve ticari haklar ve özel mülkiyetlerin güvence altına alınması neden olmuştur.
Başlangıçta kaçınılmaz bir zorunluluk gibi görünsede birçok dezavantajı da yanında getirmiştir. Bugün bu dezavantajlarda birçok yeni sektörün kurulmasına sebep olmuştur.

Sanayi Devrimi Ve Bize Bıraktığı Miras…
Öncelikle, Sanayi Devrimi’nden sonra insan emeğine olan ihtiyaç çok fazla artış gösterdi. İnsanlar bu emeği karşılamak ve daha fazla para kazanmak için çocuklarını işe gönderdi. Bu çocuklar eğitimden mahrumdu. Aynı zamanda küçük bedenlerinin kaldıramayacağı kadar ağır işler yapıyordu. Tehlikeli işleri yapmaya zorlanan çocuklar, çoğu zaman korkunç bir şekilde hayatını kaybediyordu.
1832 yılında hazırlanan bir çalışmasında İngiliz sanayi kentlerinde düşük ücretlerle çalışan işçilerin, haşlanmış patates, çay, bir parça ekmek ve domuz yağı ile öğünlerini geçirdiklerini saptadı. İşçiler, yetersiz beslenmenin bir sonucu olarak sık sık mide ve bağırsak sorunları yaşıyordu. Yine bu çalışmaya göre işçiler, soluk benizliydi ve hızlı bir şekilde kilo veriyordu. Durum sadece İngiltere’de değil Sanayi Devrimi’ni yakalayan Amerika’da da benzerdi. Fabrikalarda düşük ücretlerle çalışan işçiler ve aileleri sadece hayatta kalacak kadar beslenebiliyordu.
Kırsal kesimden şehirlere gelen işçiler, çok farklı bir yaşam ritmine uyum sağlamak zorunda kaldılar. İşçiler, fabrika düdüğü çaldığında makinelerin başında olmalıydı. Eğer geç kalırlarsa maaşlarını kaybedebilir hatta para cezası ödeyebilirlerdi.

Sanayi Devrimi’nin ilk dönemlerinde iş güvenliği gibi bir şey ne yazık ki söz konusu değildi. İşçiler sürekli makinelerde uzuvlarını kaybetme riskiyle karşı karşıydılar. O dönemde işçilerin elini makineye kaptırması çok sıradan bir durumdu. Öte yandan kömür madenlerinde çalışan işçilerin durumu da içler acısıydı. Madenlerde sürekli gaz patlaması yaşanıyor ve işçiler ağır bir şekilde yaralanıyordu.
Yukarıda sıralanan acı gerçekler aslında kimileri tarafında bilinen ve beklenen, kimileri tarafından ise umulmadık sonuçlardı. Bugün gelinen bu noktada bu problemler hala devam etmektedir. Ve yakın çıkış yolu ise teknolojinin ve makinalaşmanın doğru kullanım ve daha da önemlisi doğru kişiler tarafından kullanımı ve denetlenmesidir. Ayrıca bu noktada devletin birçok kurumuna da görev düşmektedir. Aksi halde insanlık büyük bir kıyıma doğru sürüklenmektedir. Her birimiz bu zincirin bir parçasıysak önlem almalıyız, bu şahane düzene sahip çıkmalıyız.