Erasmus Sadece Bir Program İsmi Değil, Hümanizmin Öncüsü Bir Bilgindir!
Rönesans’la birlikte ortaya çıkan hümanizm akımının yaratıcılarından ve en büyük temsilcilerinden biri olarak bilinen Desiderius Erasmus, 1465 yılında Hollanda’nın Rotterdam kentinde doğdu. Bugünkü orta öğrenimi karşılayan bir öğrenim döneminin ardından Augustin tarikatına girerek rahip oldu. Ancak hiçbir zaman geleneksel anlamda bir rahip olarak etkinlik gösteremedi; kendini daha çok bilime adamak istediği gerekçesiyle, dini makamlardan “cüppe giymeme” iznini aldı.
Desiderius Erasmus, hayatı boyunca Avrupa’nın değişik ülkelerinde hem öğrenci, hem de akademisyen olarak bulunmuş ve bir gezgin gibi yaşamıştır.

Erasmus Sadece Bir Program İsmi Değil, Hümanizmin Öncüsü Bir Bilgindir!
Aslında bir din adamı olmasına rağmen kilisenin bağnazlığına karşı çıkmış, aklın özgürlüğünü ve her zaman insan için iyi olanı savunmuştur. Barbarlığın, şiddetin her türüne karşı yazılarıyla savaşmıştır. Güzel sanatların ve bilimin yayılmasını, Avrupa’nın ortak bir sanat ve bilim anlayışının çatısı altında birleşmesini amaçlamıştır.
Bu hümanist anlayışından ve çağının eğitim felsefesine olan etkisinden dolayı bu değişim programına uygun bir isim olarak düşünülmüştür.
Deliliğe Övgü
Erasmus’un en önemli eseri olan “Deliliğe Övgü” günümüzde de geçerliliğini korumakta ve bağnazlığa karşı kaleme alınmış en önemli yapıtlardan biri sayılmaktadır.
Gülmece türündeki yapıta egemen olan iki temel görüş vardır. Bunlardan birine göre gerçek bilgelik, deliliktir. Öteki görüşe göre ise kendini bilge sanmak, gerçek deliliktir. İnsana yeryüzünde yaşama gücü kazandıran şey, gerçek bilge olma niteliğiyle doğrudan doğruya deliliğin kendisidir.
Kitapta delilik, kendi kendisine övgüler düzer; bu arada çocuklukta ve yaşlılıkta, aşkta, evlilikte ve dostlukta, politikada ve savaşta, yazında ve bilimde deliliğin nasıl her zaman egemen olduğu gösterilir.