Sinestezi – Siz Hiç Müziğin Tadına Baktınız Mı?
Sinestezi, duyulardan yalnızca birini uyarması gereken bilginin birkaç duyuyu birden uyardığı nörolojik bir durumdur.
Sinestezi kelimesi, Yunanca birlikte anlamına gelen synth ve algı anlamına gelen aisthesis sözcüklerinin birleşmesiyle oluşuyor ve eşduyum anlamına geliyor. Sinestezi deneyimi yaşayan insanlar müziği duyduklarında renkleri görebilir, yuvarlak veya sivri gibi dokuları tadabilirler. Başka bir deyişle, sinestetik insanlar iki duyunun benzersiz bir karışımını yaşarlar.

Sinestezi – Siz Hiç Müziğin Tadına Baktınız Mı?
Aslında sinestezinin teorisine göre herhangi iki hissin karışımı sinestezi alanına girse de, en çok rastlanan sinestezi türleri yazı veya müziğin renk olarak algılanmasıdır. Yazı-renk sinestetleri, önlerindeki harf, kelime ya da rakamları farklı renklerde görür. Benzer şekilde, müzik-renk sinestetleri müzik dinlerken gözlerinin önünde bir renk cümbüşü görürler. İşaret dili bilen insanlarda dahi işaret harfleri üzerinden renk sinestezisi görülmüştür.
Sinestezi en temelde, bir kişinin çevresini algılama şeklini ve etkileşimini değiştirmesi nedeniyle nörolojik bir durum olarak tanımlanıyor. Bazı araştırmacılara göre bu durumun ana unsuru olan iki tamamlayıcı duyunun veya algının birleşimi, erken gelişme sırasında kendiliğinden ortaya çıkabiliyor.

Ayrıca yapılan bazı çalışmalar, sinestezinin genetik olabileceğini öne sürüyor. Rus asıllı sinestetik Yazar Vladimir Vladimiroviç Nabokov’un oğlu Dmitri Nabokov’un renkli grafik sinesteziye sahip olması, bu durumun genetik olduğunu düşündürüyor. Bununla birlikte yapılan başka bir araştırma, ikiz kardeşlerden birinin sinestetik iken diğerinde böyle bir durumun olmadığını, bu sebeple de başka faktörlerin olabileceğini ortaya koyuyor.
Sinestezinin ortaya çıkmasında nöronlar arasındaki dengenin bozulmasının rol oynadığı düşünülüyor. Yani, nöronlar arasındaki sinyal fazlalığı algı karışıklığına neden olabiliyor. Bu durum, sinestezinin sonradan ortaya çıkabilen bir şey olabileceğini gösteriyor. Örneğin; epileptik ya da kafa travması geçirmiş kişilerde sinestezi ortaya çıkabiliyor.

Sinestetik olduğu bilinen en önemli sanatçı ise Vincent Van Gogh. Sanatçı, 1881 yılında kardeşine yazdığı bir mektupta, bazı ressamların ellerini bir kemancının erdemi ile kullanma ihtişamına sahip olduğunu ve bazı tabloları saf müzik olarak algıladığını söylüyor. Sanatçı, 1885’te piyano eğitimi almaya karar veriyor. Derslere başladıktan kısa bir süre sonra, her notanın kendisinde belirli bir renk uyandırdığını fark ediyor. Bunun üzerine piyano öğretmeni onun delirdiğini düşünerek dersleri bırakıyor.