Dolmuşun Bir Türk İcadı Olduğunu Biliyor Musunuz?
Dolmuşçuluğun asıl gelişmesi 1945’ten sonra oldu. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından İstanbul’un nüfusu hızla artarken, toplu taşıma araçları yetersiz kalıyordu. Dolmuşların, toplu taşıma sisteminin bir parçası haline geldiğini gören Belediye de o güne kadar görmezden geldiği bu olguyu kabul etmek zorunda kaldı ve 1954 yılında ilk resmi tarife ilan edildi. 1955 yılına geldiğinde İstanbul’daki her beş yolcudan biri dolmuşa biniyordu.
1961’de üretilen minibüsler, dolmuşların tahtını yavaş da olsa sallamaya başladı. Önce hatlarda sorunlar oldu. Dolmuşlar ana meydanlar arasında yolcu taşırken, minibüsler kent merkezini gecekondu mahallelerine bağlıyordu. İstanbul’un yok olan yüzünü temsil eden dolmuşlar, 1965’ten itibaren azalmaya, yerini kentin yeni hakimlerini temsil eden minibüslere bırakmaya başladı.
1929 ekonomik krizi patladığında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kepenkler bir bir kapanıyor, esnaf gibi taksiciler de evlerine nasıl ekmek götüreceklerini düşünüyordu ki, Aşçı Halit imdada yetişti. Cağaloğlu’nda lokanta işleten Aşçı Halit ise turistlerle ahbaplık kurdukça taksiciliğe de başlamıştı fakat o da kriz döneminde kontak açmadan evinin yolunu tutuyordu.
Halit günlük servisini yaptıktan sonra bağırmaya başlar; ”Hadi beyler Eminönü 10 kuruş, dakikada kalkar beyler. Beklemeden gider beyler. Eminönü 10 kuruş, Hemen gidiyoruz.”
Talimhane’nin göbeği burası, son model bir Ford dayanmış, kapıları ardına kadar açık, içinde dört kişi, şoför kapıya dayanmış bağırıyor; ”Eminönü 10 Kuruş beyler.”
Sene 1934, yer yerinden oynamıştı İstanbul’da. Milletin son model Ford’lara binip hususi giderek Talimhane’den Eminönüne 60 kuruş verdiği günlerde, Halit bir inkılap yaratmıştı. İşte o inkılap Talimhane Eminönü arasında bir kişiyi 60 kuruşa taşımak yerine, 5 kişiyi 10’ar kuruştan götürmek. Yani günümüzdeki dolmuş…